VINCENT VAN GOGH ESERLERİ VE İÇİNDE BULUNDUĞU AKIMLAR




Gece kafesi

Gece Kafesi / 1888                                                                    Yale Üniversitesi Sanat Galerisi                                                                          
Arles’e geldiği ilk gece Van Gogh burada sabahlar ve daha sonrasında sık geldiği bir yer olur. Ressam eserlerinin çoğunu Arles’de yapmıştır. 1880’de resim yapmaya karar verip evden ayrılışından, 1888’de Arles’e gelip çoğu eserini yapmaya başlamasına kadar ne yaşadığı mekanlar ne de neler yaptığı tam olarak belli değidir.


Arlésienne
 Arlésienne/1888       Muséed’Orsay
Resimde tasvir edilen kafe Joseph-Michel Ginoux ve karısı Marie tarafından işletilmiştir. Karısı Marie Kasım 1888’de Van Gogh’un Arlésienne resmi için poz vermiştir.


Sarı ev

Sarı Ev / 1888  Arles’de yaşadığı ev.
Van Gogh Müzesi’nde bulunmaktadır. (Amsterdam)

Arles'deki yatak odası

 Arles’deki Yatak Odası / 1888

Bu eser de Van Gogh Müzesi'nde bulunmaktadır.

Les alyscamps

Les Alyscamps/ Ekim 1888
Manzara, Roma şehir surlarının güney doğusunda bulunan eski bir Roma Mezarlığı’na giderken görülen kavak ağaçlarının bulunduğu geçittir. Fransa genelinde bir Aşıklar Şeridi olarak biliniyordu. Kısa bir süre önce ziyaretine gelen ve bir süre beraber yaşadığı arkadaşı Gauguin ile bu manzarayı kullanarak onlarca çizim yapmışlar ve tabloya dönüştürmüşlerdir. Tablonun nerede olduğu bilinmemektedir.



Arles'deki hastanenin bahçesi

Arles’deki Hastanenin Bahçesi/1889  
Birlikte sergi açmayı planladığı ve aylarca misafir ettiği arkadaşı Gauguin ile şiddetli tartışmasından sonra odasına dönen Van Gogh, halüsinasyonlar görmüş, sesler duymuş ve ustura ile sol kulağını kesmiştir. Yarasını sardıktan sonra kulağını bir kağıda sararak, genelevde Gauguin ile birlikte gördükleri bir kadına götürmüştür. Tablo Oskar Reinhart Koleksiyonu’nun bir parçasıdır. Winterthur, İsviçre’de bulunmaktadır.


Sargılı kulak ve pipo ile otoportre

Sargılı Kulak ve Pipo ile Otoportre / 1889 
Van Gogh, kulağını kestikten sonra bu otoportreyi yapmıştır. Tabloyu hastanedeyken mi yoksa çıktıktan sonra mı yaptığı belli değildir. Tablo herhangi bir müzede bulunmamaktadır, çünkü satılmıştır. Bay ve Bayan Leigh B. Block’un özel koleksiyonunda sergilenmektedir.

Saint remy hastanesinde

Saint Remy Hastanesinde/ Mayıs 1889- Mayıs 1890
Halüsinasyonlar görmesi ve kulağını kesmesinden sonra akıl hastanesine yatmıştır. 1889’dan 1890’a kadar tam bir yıl orada kalmıştır. Bu süre boyunca da eserlerini yapmaya devam etmiştir. Tabloda bahçedeki kendini resmetmiştir.Tablo Muséed’Orsay’da sergilenmektedir.



Sakalsız otoportre

Sakalsız Otoportre /Eylül 1889
Van Gogh’un son otoportresi olarak tahmin ediliyor. Psikolojik sorunlarını fazlasıyla arttığı zamanlar yapmıştır. Kullandığı renklerden duygularının karamsar olduğu; bakışlarından ise bitkin ve umutsuz olduğunu anlaşılıyor. Annesine yaş günü hediyesi olarak vermiştir.Van Gogh Müzesi’de bulunan ve sevilen bir eserdir.

Doktor paul gachet

Doktor Paul Gachet / Haziran 1890
Van Gogh yaşamının son zamanlarında kardeşi Theo’nun önerisiyle psikolog ve ressam olan Paul ile tanışmıştır. Paul hem Van Gogh’un tedavisine yardım etmiş hem de tablolar ve hayat hakkında sohbet ederek arkadaşlık kurmuştur. Amatör bir ressam olan Paul’un, Van Gogh’un eserlerini kıskandığı söylenmiştir. Tablo Muséed’Orsay’da bulunmaktadır.


Marguerite Gachet Bahçede

Marguerite Gachet Bahçede / Mayıs 1890
Marguerite, Paul’un kızıdır. Van Gogh ile arkadaşlık kuran, birlikte güzel ve eğlenceli vakit geçiren Marguerite’yi Paul’un kıskandığı ve bu yüzden Van Gogh’un hem Paul hem de Marguerite ile arasının bozulduğu söylenmiştir. Eser Muséed’Orsay’da sergilenmektedir.



Buğday tarlası ve kargalar

Buğday Tarlası ve Kargalar /Temmuz 1890

     Çoğu kaynağa göre Van Gogh’un yaptığı son tablosudur. Çünkü intihar ettiği yerden baktığı zaman görünen manzarayı resmetmiştir. Tabloyu yaptıktan sonra da kendini karnından vurmuştur. Tablo Van Gogh Müzesi’nde bulunmaktadır.



  Van Gogh’un Tablolarında Kullandığı Akımlar

   *İzlenimcilik: Eserlerinde izlenimcilik ve alt akımlarını kullanmıştır. Temelinde dış dünyanın sanatçıda yarattığı etki yatmaktadır. İzlenimciler, yaşamı, doğayı olduğu gibi anlatmak yerine onların kendilerinde bıraktığı etkilerle anlatırlar. Tabiatı, nesneleri, olayları izlenimciler nesnelliği bir kenara bırakarak ele alırlar. Empresyonizm bu yönüyle Sembolizme benzetilebilir.
   *Art izlenimcilik: Nesneleri olduğu gibi düz bir şekilde resmetmek yerine daha yumuşak ve soyut olarak kullanmaktır. Manzaraların olduğu gibi değil göründüğü gibi olması gerekir. Ressamda bıraktığı etkiyi ve ressamın ruh halini , kişiliğini yansıtması temeldir. Bu yüzden farklı iki ressamın elinden çıkan aynı manzara asla aynı olamaz. Şekillerin net değil manzaraya yayılmış olması ve her köşesinin bütünlük sağlaması gerekir.
   *Fovizm: Eserlerde canlı renkler kullanmaya dayanır. Kullanılan her rengin göz alıcılığı vardır. Tüm renkler birbiriyle bağlantılı ve bütünlük içindedir. Tablodaki öğelerin netliğinden öte renkliliği ön plandadır.
     Van Gogh tüm eserlerine baktığımızda bu akımları ustalıkla uyguladığını söyleyebiliriz. Hatta kendisi bu akımların öncülerindendir. Tablolarında nesnelerin renklerin içine yedirilmiş olduğunu, tüm renklerin bütünlük içinde olduğunu ve bize birşeyler anlattığını görebiliriz. Anlattıkları şey Van Gogh’tur. Onun ruh halini ve kişiliğini yansıtır çünkü o tablolarını göründüğü gibi değil kendi gördüğü gibi yapmıştır. Manzara tablolarındaki renklerin canlılığından dünyayı nasıl gördüğünü anlayabiliriz. Bazı portrelerinde yüzlerde açık renkleri kullanmıştır. Bunlarda vurgu yaptığı o anki modelinin hiçbir duygu hissetmemesidir. Ama bazı portrelerinde yüzlerde açık renklerin yanı sıra koyu renkleri (kırmızı, yeşil vb.) kullanması bir takım duyguların varlığına işarettir. Otoportrelerinde de bu detayları görülmektedir..

Yorumlar

Popüler Yayınlar